Seyyid Muhammed Ruhi
- Seyyid Muhammed Ruhi

- 22 Haz 2021
- 2 dakikada okunur
Selamun Aleykum ve Rahmetullahu ve Berakatuhu.
Ehli Beyt’in aşıkları onlarca, yüzlerce kilometre mesafeden Hazreti Hüseyin’e ve O’nun soyuna bağlılıklarını göstermek için yolda yürüyenlere “Ben hizmetçiyim, ben hizmetçiyim.” diye seslenirler. Onların yorulan ayaklarına masaj yapmak için oturturlar, ayakkabı ve çoraplarını çıkartırlar. Sonra terli ayak altlarını dudaklarıyla öpüp alınlara koyarlar ve ilaç sürüp masaj yaparlar.
Tevazuda toprak olup yüksek makamlara çıkanları bir an Asrı Saadet’ten günümüze kadar bir film şeridi gibi kalbimle seyrettikten. Sonrasında önce kendi nefsimi sonra da siz yol kardeşlerime nasihat edeyim istedim.
Kısa kısa ve teferruata girmeden birkaç tanesini sizlerle paylaşayım.
Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimiz hastalığından dolayı yürüyemeyen Yahudi kadının un çuvalını sırtına alıp evine kadar taşımadı mı?
Kuşu ölen bir çocuğu evine gidip ziyaret etmedi mi?
Hasırda yatmadı mı?
Kovulduğu Mekke'den fetih zamanı girerken tevazuundan dolayı devenin sırtında başı eğik olarak mütevazi bir şekilde fetih kutlaması dahi yapmadan Mekke’ye girip sokaklarında gezmedi mi?
Yıllarca ona düşmanlık yaparak, acı çektiren düşmanlarının dahi özrünü kabul edip affetmedi mi?
Hazreti Hamza’yı şehadete götüren Vahşi’yi, ciğerini yiyen Hindi kocası Süfyan’ı affetmedi mi?
Resulü Kibriya Aleyhisselatü Vesselam Efendimiz bir gün sokakta oynayan çocukları seyrediyordu. İçlerinde ciğer paresi Hazreti Hüseyin de vardı. Oyun esnasında Hazreti Hüseyin yere düştü. Çocuklardan biri koşarak onun ayağının altını öptü. Resulü Kibriya Aleyhisselatü Vesselam Efendimiz bunu görünce hoşuna gitti. Yanındakilere bu çocuğun kimin olduğunu sordu. “Ehli Beyt’ime sevgi ve hürmet gösterdiği için anne babasına ve ailesine şefaat edeceğim.” diye buyurdu.
Hazreti Ömer Efendimiz’in dönemine bakalım.
Hazreti Ömer zamanında da İslam devleti çok zengindi. Zekat vermek için fakir bulamıyorlardı. İslam devletinin imparatoru Hazreti Ömer Efendimiz yüz binlerce silahlı ve atlı askerleri varken, etraflarında İslam’ın ve onun düşmanları varken Kudüs’e yanına bir hizmetçisini ve bir eşeğini almıştı. Eşeğe de sırayla biniyorlardı. Kudüs’e vardıklarında eşeğe binme sırası hizmetçisindeydi. Hazreti Ömer Efendimiz Kudüs’e yaya olarak girdi. Elbiselerinde de bir sürü yama vardı. Kudüs halkı merkebin üzerindekini Hazreti Ömer sanmışlardı.
Hazreti Ali Keremallahu Vechehu Efendimiz’in dönemine bakalım.
Hazreti Ali Efendimiz de savaşta kafiri yere yere yatırdı, tam öldüreceği sırada kafir mübarek yüzüne tükürdü. Bunun üzerine Hazreti Ali Efendimiz onu öldürmekten vazgeçti. Tevazuda zirve olduğu için Efendimiz Aleyhisselam ona “Ebu Turab” lakabını takmıştı.
Gelelim tabiin devrine.
İmamı Azamı, İmamı Şafi’yi, İmamı Maliki’yi, Hanbeli’yi ve diğer büyüklerin hiçbirinin hayatında zerre kadar kendini beğenme, ucub, kibir ve gurur yoktu. Onlar Allah’tan utandıkları için alçaldılar. Cenabı Allah da onları çok yükseklere çıkardı.
Kalbinde zerre miktar kibir olanın kalbine hikmet pınarları damlamaz.
Mevlana Celaleddin Rumi Hazretleri toprak ol ki sende gül bitsin buyurmuşlar.
Fakir Ruhi de diyor ki:
Aslın bir katre meni; bu ne kibir ne gurur.
Leşin yıkanmazsa, pis kokar fokur fokur.
Bilmez misin ki iblisi Hak’tan eden kibriydi.
Dur!
Deli gönül toprak ol ki, sende gül bitsin.
Hizmetkar Seyyid Muhammed Ruhi
16 Ocak 2016



Yorumlar